Kategoriler
Yüreğimden ve Aklımdan Damıttıklarım

Evdeki Kilimden Maraton Pistine 2: Hayallere 42 Km’lik Bir Yolculuk

8 Kasım 2021 07:33. Zor ve birkaç saatlik uykuyla geçen bir gece. Sanki dün 42 Km koşan ben değilim. Salondan tuvalete ve yatak odasına gitmek bile çok zor ve sancılı. Her iki diz birden pert galiba. İyileşmesi birkaç gün alacak sanırım.

EEE dile kolay. 2 yıllık bir hayalin son noktasına ulaşmanın bir sonucu olacaktı elbet. 2019 ekim ayı civarlarında Acaba Avrasya maratonunda 15 K koşsak mı diye başladığım yolda 2021 kasım ayında 42 k koşabilmenin yarattığı tanımlayamadığım bir mutluluk. Çok affedersiniz 42195 Km demek istedim.

Kategoriler
Yüreğimden ve Aklımdan Damıttıklarım

Sıradan Olmak Lazım Bazen

Okuduğumuz, dinlediğimiz, izlediğimiz tüm psikoloji ve sosyoloji kuramlarında insanlığın ölümsüz olma motivasyonundan söz edilir.  Freud, tüm insan davranışlarının ardında üreme ve yaşama isteği olduğu savı üzerine kurmuştur teoremini.  Dehşet Yönetim Kuramına göre insanı diğer canlılardan ayırt eden özelliklerden birisi bir gün öleceğini bilmesidir ve bu korkunç duyguyla baş etmek için bir biçimde ölümsüzlüğe ulaşmak uğruna, çocuk yapmaktan ibadet etmeye, kitap yazmaktan güçsüz yönlerini anımsamamak için kendini sakat diye nitelediği kişilerden soyutlamaya kadar bir dizi eylem ve söylem içindedir. Yani bedenen olmasa bile ruhun ama dini, ama farklı yollarla geleceğe gitmesi ve yaşamasıdır temel gaye. Tüm bunlar üzerine binlerce film çekilmiş, şiirler, şarkılar yazılmış, anıtlar, yapıtlar ortaya çıkmıştır. İyi ama ölümlü olmayı becerebiliyor muyuz dersiniz? Zaman zaman kaybolmayı, dikkat çekmemeyi, istediğinizi sorgulanmadan, bakışlar altında olmadan yapmayı, kimseye hesap vermemeyi dilemediniz mi hiç? Hep en başarılı, en yukarıda olmak mıydı gerçekten isteğiniz, yoksa kendi dürtülerinizi kimsenin yargısı olmadan doya doya yaşamak mı acaba?  Hele ki toplumun çoğundan daha farklı bir yeti farkınız varsa, o zaman kendinize itiraf edemediğiniz bu istek birkaç katına çıkmadı mı yaşamınızda?  Gelin biraz daha deşelim mi bunu?

Kategoriler
Yüreğimden ve Aklımdan Damıttıklarım

Olmamışlığım

Küçüklüğümden bir sahne. Birilerine diyorum ki, kör olmasaydım mühendis olurdum.  Sanırım 5-6 yaşlarındayım. O aralar benzer şeyleri sıkça söylüyordum galiba. Bir gün abim veya ablalarımdan biri kenara çekti beni ve şöyle dedi: “Bak, böyle söyleme çok üzülüyor annem-babam”. Neresinden tutalım? Kör olmamı bir yetersizlik karinesi olarak kabullenip baştan vazgeçmemden mi, yoksa bunu dile getirmeme bile izin vermeyen, hayal kuramamamı bile kısıtlayan çevresel koşullardan mı? Gelin biraz yeti farklarımızı ve hayallerimizi tabulaştıran şeyleri konuşalım.

Kategoriler
Yüreğimden ve Aklımdan Damıttıklarım

Evdeki Kırlent

Geçen gece bir yerden dönerken tam taksinin ön koltuğuna oturacağım, birden koltuk hareket etti düşeyazdım. Kaptan: “Pardon abi rahat et diye koltuğu arkaya alıyordum da”. Ben, onu ayarlayamam ya! Bu minik anın düşündürdükleri yazdırıyor bu satırları bana. Koltuktaki kırlent, sehpadaki saksı, askıdaki çanta. Hiç böyle hissettiğiniz veya hissettirildiğiniz anlar oldu mu hayatınızda? Benim o kadar çok olmuş ki dönüp baktığımda, belki de bugünkü kişiliğimdeki bazı izlerin sebebidir o anlar. “Dur ben yaparım.” cümle ve eyleminin insanlarda açtığı derin çukurları biraz inceleyelim mi, dilerseniz?

Kategoriler
Yüreğimden ve Aklımdan Damıttıklarım

Ebeveyn

– Birlikte koşabilir miyiz?

– Hayır, biz onun riskini alamayız.

 

– Şelaleye birlikte tırmanalım mı?

– Sakın, çok tehlikeli orası. Biz bile zor gidiyoruz.

 

– Kan verebilir miyim?

– Yanınızda kimse yoksa olmaz.

 

İlk yanıtı koşu için başvurduğumuz bir spor grubundan, ikincisini çok yakın bir arkadaş grubundan, üçüncüsünü de Kızılay’dan aldım son bir hafta içinde. Neyse ki son iki olayda ısrarlarım galip gelip istediklerimi yapabildim. Koşu meselesinde ise halen süreç askıda.

 

– Anne top oynayabilir miyim?

– Hayır, çıkamazsın tek başına dışarı.

 

– Resim yapabilir miyim?

– Hayır, İngilizce öğretmenin gelecek.

 

– Kitap okuyabilir miyim?

– Önce 200 soru çöz.

 

Bunlar da binlerce çocuğun sözde koruyucu kollayıcı ebeveynlerinden aldıkları yanıtlar…

Özellikle orta sınıf ailelerin çoğunda çocuklarına gösterdikleri davranışlarla toplumun sakatlara gösterdikleri tutum ve tavırlar o kadar benzer ki şaşarsınız. İşte o benzerliği irdelemek istiyorum biraz.

Kategoriler
Duyuru Ve Bilgilendirmeler

Sağlamcılık Buluşmaları

ABD adalet bakanlığı istatistiklerine göre sakatların bir buçuk kat daha fazla şiddet   suçlarına maruz kaldıklarını ve iki kat daha fazla tecavüz ve cinsel tacize uğradıklarını biliyor muydunuz? Sağlamcılığın somut sonuçlarından birisi yalnızca. Peki nedir sağlamcılık? Nasıl olur da gösterir kendisini? Son dönemlerde nasıl ve neden gündemimize girdi bu kadar? Tüm bunları Ramazan ayında başlayacak Engelsiz Erişimli Saatlere Özel buluşmalarında konuşmaya, tartışmaya ne dersiniz.

Buluşmalarımızda Michelle Nario-Redmond tarafından 2019 yılında yazılan “Sağlamcılık: Sakat önyargısının nedenleri ve sonuçları” adlı kitabın bölümlerini konuşacağız. Kitabın Türkçesi olmasa da her hafta bir bölümünü anlatıp üzerinde birlikte konuşmak istiyoruz. İşte kitapta tartışmayı planladığımız bölümler:

  1. Sağlamcılığın tanımı, Evrimsel ve var oluşu kökenleri.
  2. Sağlamcılığı meşrulaştırma: ideoloji ve dil.
  3. Kültürel ve yeti yitimlerine özgü stereotipiler.
  4. Nefret, ikircikli ve Paternalistik tutumlar ve etkileşimler.
  5. Sağlamcılıkla mücadele: kanıksanmış sağlamcılıktan kitlesel hareketlere.
  6. Önyargıyı azaltabilecek müdahaleler.
  7. İrtibatın ötesinde: toplumsal değişimi ve sakat adaletini arttırmak.

Buluşmalarımızı Radyo Engelsiz Erişimden yayınlamayı, Clubhouse üzerinden de aktarmayı planlıyoruz. Sizler de aktif olarak buluşmalara katılmak, tartışmalarda yer almak isterseniz, aktif katılımcılar için bir WhatsApp grubu oluşturduk. Aşağıdaki bağlantıyı kullanarak buraya girebilirsiniz. Gruba katılanlara tartışmaların yapılacağı Zoom bağlantısını göndereceğiz.

https://chat.whatsapp.com/CzmoRJ8YqchDbZHyudQvxz

 

Buluşmalarımızın ilkini 16 Nisan Cuma akşamı saat 22:00’de gerçekleştiriyoruz. Diğer buluşma zamanlarını orada yapacağımız tartışmalarımızla belirleyeceğiz. İlk konumuz sağlamcılığın tanımı, evrimsel ve varoluşsal kökenleri. İnsanlar neden sakatlarla bir arada olmaktan kaçınır?  Kendilerine de bulaşacağını düşünüyor olabilirler mi? Peki neden bazı insanlar sakat doğarlar? Varoluşsal korkular neler olabilir? İnsan olmanın anlamı nedir? Dilerseniz gelin 16 Nisan akşamı birlikte tartışalım. Unutmayın, sorunu doğru tanımladığımızda çözüme daha çok yaklaşacağız.

Katılmak isteyenleri bekleriz.

 

Kategoriler
Yüreğimden ve Aklımdan Damıttıklarım

Evdeki Kilimden Maraton Pistine

3 Nisan Cumartesi saat: 09:13. 4 Nisan İstanbul yarı maratonuna yaklaşık 25 saat kaldı. Uzun süredir duymadığım bir heyecan sarmış bedenimi. İnsanlık için gayet sıradan, hatta belki sıkıcı, benim içinse çok önemli bir gün olacak yarın hayatımda. İlk kez bir yarı maraton koşacağım ve ilk kez 21 Kilometreyi yapacağım.

Kategoriler
Yüreğimden ve Aklımdan Damıttıklarım

Akademik Sağlamcılık Günlük Önyargıları Ne kadar Aşabiliyor?

Körler daha az mı kansere yakalanır? Depresyondan ne haber? Galiba halüsinasyon da göremediğimiz için şizofreniye hiç rastlanmıyormuş bizlerde. Vay be, ne muhteşem insanlarmışız da haberimiz yok! Diğer taraftan körler cinsel yönden daha az tatmin oluyormuş. Kadınlar adet düzensizlikleri yaşıyor, kör erkekler de daha az sperm üretiyormuş, Kenneth Jernigan’ın bize aktardığı eski bilimsel araştırmalara göre.

Tüm bunlar komik mi geliyor size? Pek de komik değil. Üzerine birçok şey yazılıp çizilen, bilimsel makale ve araştırmalara konu olan sadece birkaç çalışmadan söz ettim size. Belli ki akademik sağlamcılık iş başında ve bir inceleme alanı olarak farklı bir grup buldular mı öncül varsayımlarla çok az katılımcı üzerinde analizler yapıp sonuca varmayı pek seviyorlar.

Kategoriler
Yüreğimden ve Aklımdan Damıttıklarım

Gözetlenme ve Görünmezlik Arasındaki Yaman Çelişki

“Freak Show” kavramını duydunuz mu hiç? Türkçesi ucube gösterisi. Küçük bir internet araştırması yaptığımızda ucube gösterilerinin özelikle 19. ve 20. yüzyıllarda Avrupa’da pek yaygın olduğunu görüyoruz. O kadar popülermiş ki Kraliçe Victoria bile bayılırmış bu gösterilere. Peki, kim bu ucube diye etiketlenenler? Anatomik olarak farklılıkları olanlar. Sağlamcılık bakış açısıyla bozuk olanlar yani. Kolları, bacakları olmayanlar, fazla kıllı kadınlar, birden fazla cinsel organı olanlar veya hiç olmayanlar, aşırı iri göğüslü veya kalçalı kimseler, siyam ikizleri, devler veya cüceler… Kısaca toplumda tipik olarak görülenden farklı olan herkes. “Çatlak Zemin” yazarlarından Merve Çeltikçi ucube gösterilerini ve günümüzdeki yansımalarını ele alan harika bir yazı kaleme almış 2020 yılının mayıs ayında. Aşağıdaki bağlantıdan okuyabilirsiniz.

https://www.catlakzemin.com/eglence-malzemesinden-motivasyon-kaynagina-ucubeler-ve-engelliler-baglaminda-tetra-amelia-sendromu/

Çeltikçi bu yazısında 19. ve 20. yüzyıllarda ucube olarak değerlendirilen insanların bugün ağır engelli veya sakat olarak nitelenmelerini de anlatıyor ve aslında bugünkü engelli motivasyon konuşmalarının dünün ucube gösterilerinin neden bir devamı olduğunu muhteşem biçimde ele alıyor.

Benim bu yazıdaki derdim ise başka. İnsanlar kendilerinden farklı olanları -ama gizli, ama açıktan açığa- neden röntgenliyor sürekli sizce? Diğer taraftan da bu kişilerle etkileşime girmekten, doğrudan muhatap olmaktan niçin fellik fellik kaçıyor?

Kategoriler
Yüreğimden ve Aklımdan Damıttıklarım

İçimizdeki Sağlamcılık Neden Bu Kadar Güçlü 3: Üstenci Yardımla Nasıl Baş Edebiliriz?

“Sağlamcılığa karşı çıkıp bağımsızlığı temel prensip edinirken denge nasıl kurulur? Yani, mesela, gören biri de daha çok gayret ederek ailesinden daha az yardım alabilecek durumdayken ailesinin fedakarlığı sayesinde daha az sorumluluk alabiliyor veya yine gören birinin yolda bebek arabasını merdivenden çıkarması gerekirken tanımadığı birinden yardım alması gerekebiliyor ve bu yardımı gocunmadan kabul edebiliyor. Ancak söz konusu bir kör olduğunda tanıdığı veya tanımadığı birinden aldığı herhangi bir yardım kör olduğu için alıyor diye algılandığı için bu kişi yardım almamayı tercih edebiliyor veya yardım almak zorunda kalıp sonra da kör olduğu için mi yardım ediyorlar diye düşünüp bundan rahatsız olabiliyor. Her şeyde eşitlik isterken herkes gibi yardım alabilmede de eşitlik nasıl sağlanır? Dik duracağım diye hiç yardım almamak ve kör olmasaydım da bana yardım ederlerdi düşüncesiyle sorumluluktan kaçmak arasındaki duruş nasıl dengede kalabilir?”

 

Merhabalar dostlar. “İçimizdeki Sağlamcılık Neden Bu Kadar Güçlü” yazı dizimin ilki sonrası bir arkadaşımın yaptığı Facebook yorumuydu okuduğunuz satırlar. Burada isim kullanmıyorum çünkü önemli olan olgular, kimin söylediği değil. Önce teşekkürler sevgili arkadaşım. Süreci bir dizi haline getirmem için bu yorumun ateşleyici oldu benim için.