Kategoriler
Yüreğimden ve Aklımdan Damıttıklarım

Sıradan Olmak Lazım Bazen

Okuduğumuz, dinlediğimiz, izlediğimiz tüm psikoloji ve sosyoloji kuramlarında insanlığın ölümsüz olma motivasyonundan söz edilir.  Freud, tüm insan davranışlarının ardında üreme ve yaşama isteği olduğu savı üzerine kurmuştur teoremini.  Dehşet Yönetim Kuramına göre insanı diğer canlılardan ayırt eden özelliklerden birisi bir gün öleceğini bilmesidir ve bu korkunç duyguyla baş etmek için bir biçimde ölümsüzlüğe ulaşmak uğruna, çocuk yapmaktan ibadet etmeye, kitap yazmaktan güçsüz yönlerini anımsamamak için kendini sakat diye nitelediği kişilerden soyutlamaya kadar bir dizi eylem ve söylem içindedir. Yani bedenen olmasa bile ruhun ama dini, ama farklı yollarla geleceğe gitmesi ve yaşamasıdır temel gaye. Tüm bunlar üzerine binlerce film çekilmiş, şiirler, şarkılar yazılmış, anıtlar, yapıtlar ortaya çıkmıştır. İyi ama ölümlü olmayı becerebiliyor muyuz dersiniz? Zaman zaman kaybolmayı, dikkat çekmemeyi, istediğinizi sorgulanmadan, bakışlar altında olmadan yapmayı, kimseye hesap vermemeyi dilemediniz mi hiç? Hep en başarılı, en yukarıda olmak mıydı gerçekten isteğiniz, yoksa kendi dürtülerinizi kimsenin yargısı olmadan doya doya yaşamak mı acaba?  Hele ki toplumun çoğundan daha farklı bir yeti farkınız varsa, o zaman kendinize itiraf edemediğiniz bu istek birkaç katına çıkmadı mı yaşamınızda?  Gelin biraz daha deşelim mi bunu?

Kategoriler
Yüreğimden ve Aklımdan Damıttıklarım

Olmamışlığım

Küçüklüğümden bir sahne. Birilerine diyorum ki, kör olmasaydım mühendis olurdum.  Sanırım 5-6 yaşlarındayım. O aralar benzer şeyleri sıkça söylüyordum galiba. Bir gün abim veya ablalarımdan biri kenara çekti beni ve şöyle dedi: “Bak, böyle söyleme çok üzülüyor annem-babam”. Neresinden tutalım? Kör olmamı bir yetersizlik karinesi olarak kabullenip baştan vazgeçmemden mi, yoksa bunu dile getirmeme bile izin vermeyen, hayal kuramamamı bile kısıtlayan çevresel koşullardan mı? Gelin biraz yeti farklarımızı ve hayallerimizi tabulaştıran şeyleri konuşalım.

Kategoriler
Yüreğimden ve Aklımdan Damıttıklarım

Evdeki Kırlent

Geçen gece bir yerden dönerken tam taksinin ön koltuğuna oturacağım, birden koltuk hareket etti düşeyazdım. Kaptan: “Pardon abi rahat et diye koltuğu arkaya alıyordum da”. Ben, onu ayarlayamam ya! Bu minik anın düşündürdükleri yazdırıyor bu satırları bana. Koltuktaki kırlent, sehpadaki saksı, askıdaki çanta. Hiç böyle hissettiğiniz veya hissettirildiğiniz anlar oldu mu hayatınızda? Benim o kadar çok olmuş ki dönüp baktığımda, belki de bugünkü kişiliğimdeki bazı izlerin sebebidir o anlar. “Dur ben yaparım.” cümle ve eyleminin insanlarda açtığı derin çukurları biraz inceleyelim mi, dilerseniz?