Klavyeye dokunan parmaklardaki güç kaybı ve halsizlik, çok yoğun bir boğaz ağrısı, çıkıp inen ateş ve çıktığı anda yaşanan üşüme ve eklem ağrıları. Yanında garnitür olarak gelen burun tıkanıklığı ve hafif baş ağrısı. İşte benim Covid özetim. 21 Şubat günü biraz halsizlik hissedince risk almayıp test yaptırmaya karar verdim ve ben de sayısı milyara ulaşan covidliler kervanına katıldığımı öğrendim. Ortak belirtiler olsa da herkesin covidi kendi bireysel özelliklerine göre deneyimlediğini düşündüğümden kendi bedenimi gözlemleyip süreci bir günlük haline getirmek istedim. Sanırım yapmayı en çok sevdiğim şeyle, yazmakla iyileşmeye çalışıyorum.
21 Şubat Pazartesi:
Sabah sat 3 4 gibi uyanıyorum son dönemlerden farklı olarak. Tam olarak hasta? hissetmiyorum, ama sanki bedenimde yolunda gitmeyen bir şey var. Acaba üşütmüş olabilir miyim? Bir gün öncesinde güzel bir koşu yapmıştık Buran Felek’te. Orada soğuk mu çarptı ki?
Sabah güne zaman zaman aldığımız güzel bir bağışıklık hapıyla başlıyoruz Sevda ile. Öğleden sonraya kadar ciddi bir belirti hissetmiyorum. Ama saat 2’den sonra halsizlik artıyor. Boğazımda ağrı yok ama garip bir gıcıklık var sanki. Burun hafifçe tıkanmaya başlamış. Akşam sekizde bir gönüllü okuyucu semineri vermek zorundayım. Konuşurken kendimi güçsüz hissediyorum ve ne olur ne olmaz deyip saat akşam 9’da hastaneye gidip Covid testimi veriyorum.
22 Şubat Salı:
Bu gece de 3 4 gibi uyanıyorum. Artık boğazımın ağrıdığı kesin. Hafif bir baş ağrısı da başlayınca Bu Covid olmalı diye düşünüyorum. Birazcık ateşim var sanki ara ara üşüyorum ve sırtımda tam kürek kemiklerinin arasında bir ağrı başlıyor.
Sabah saatlerinde Sevda nale limon kaynatıyor, bal veriyor, parol, pastil, bağışıklık hapı veriyor. Epeyce iyi hissetmeye başlıyorum. Acaba yanlış alarm mı?
Saat 12’de sonucum çıkıyor. Resmen Covid pozitifim. O sırada iyiyim. Sağlık bakanlığı arıyor bir iki sat içinde. İzne ihtiyacınız var mı, Bir hafta evden çıkmayın dışında pek de bir şey söylemiyor. İlaç vs önermiyor. Aralıklarla parol alıyorum.
Çok şükür, Sevda gayet iyi bu arada. Herhangi bir ciddi belirti göstermiyor. Ailenin zayıf bünyelisi benim sanırım.
Akşama doğru geçici iyilik hali yavaşça azalıyor. Boğaz ağrısı ve ateş, üşüme en çok ortaya çıkan belirtiler. Sıcak bir duş, yine nane limon, bal, zencefil, kekik çayı, C vitamini. Gümüm bu tarz sıvıları almak ve tuvaletle salon arasında mekik dokumakla geçiyor. Tat ve koku kaybı ben de yok. Hastayım ama acayip acıkıyorum da. Herhalde benim gibi yemeyi seven birinin tat kaybına uğraması düşünülemez 😊
Bedenin alım ve boşaltım sistemi iyi çalışıyor gibi görünüyor. Burun tıkanıklığı var, ama aynı zamanda akıyor da. Hareketli bir koşturmaca.
Gece saat 8 gibi yine parol alıp yatıyorum, 10 gibi yarım saat bir kalkıyorum. Her şey yolunda gibi. Tekrar yatıyoruz.
23 Şubat:
Saat 2 gibi boğazımdaki koca bir ağrıyla uyanıyorum. En zor gece olacak belli ki. Sanki belediye çukur kazmış da kapatmamış boğazımda. Her yer delik deşik. Üzerine titreme ve ateş. Sevda sağolsun mükemmel bir asta bakıcı. Kalkma desem de kalkıyor. Bir parol daha. O esnada güzel bir şey oluyor tekrar yatıp bolca terliyorum. Süreçte ilk defa bu kadar terledim. Ben terlediğimde hep iyi gelir böyle hastalıklarda. Sonra bir duş ve rahatlıyorum biraz. 4 gibi yatıyoruz ve şükür ki 9’a dek uyuyabiliyorum.
Saat 11:19. Gündüz olmasının ve kahvaltının etkisiyle biraz daha iyiyim sanki. Boğazdaki eksik belediye çalışması halen etkili olsa da sanki daha idare edilebilir. Yutkunmak biraz güç. Beden mücadelesine devam ediyor. Seyrini gözlemleyip yazmaya devam edeceğim.
Covid Günlükleri İkinci Kısım
23-24 Şubat:
Selamlar. Başlamadan hepinize çok güzel yorumlarınız için sonsuz teşekkürler. Var olun.
Tam bu aralar savaş var ya dünyanın gündeminde. Ne korkunç bir şeydir dimi herkes için? Savaşanlar, geride kalanlar, politikacıların çıkarları uğruna canlarından olanlar. İşte benim Covid kişisel deneyimlerinde boğazımda olan biten de tam bir savaş bence. Bedenimle Covid savaşı. Muharebe alanı ise boğazım olarak seçilmiş.
Zor bir 24 saati geride bıraktım diyebilirim. Dün ve bugün Boğaziçi ve Marmara üniversitelerinin ilk haftaları olduğu için derslerime girmem gerekti. Allahtan çevrimiçi yapabildik dersleri. Bu ses ve boğazla gözümde büyümedi desem yalan olur, ama an itibarıyla 3 dersi de rahatça bitirebildim. Çünkü dersler savaşın gündüz kuşağında olup biten şeyler. Bedenin coronaya karşı daha diri olduğu kendini daha bir güçlü hissettiği anlar. 23 Şubat akşama dek nispeten daha rahat bir gün geçiriyorum. Her zamanki sıvı tüketimlerime devam ediyorum. Bu arada Sevda’nın da test sonuçları pozitif çıkıyor. Ama o bana göre gayet iyi. Biraz ateşi var, hafif bir boğaz ağrısı. En azından bana çaktırmıyor belki de.
Akşam Sevda’nın yaptığı enfes şehriye çorbası epeyce güçlendiriyor beni. Ama ne olduysa gece oluyor yine. Saat 10 gibi yatağa yatıyoruz ve 2 civarı boğazımda kocaman bir acıyla uyanıyorum. Zaten oradaki ağrı hiç geçmiyor. 1 ile 10 arasında bir puan verecek olsam en şiddetli olduğu dönemlerde 8, en hafiflediği dönemlerde 5 diyebilirim. Orta ağır seyrediyor yani. Özellikle su içerken bile yutkunmak oldukça zorlu bir mücadeleye dönüşüyor. Dedim ya boğazımı bir savaş alanı gibi hissediyorum diye. Taraflar tüm orduları, silah ve teçhizatlarıyla birbirlerine üstünlük sağlamaya çalışırken, olan boğazıma oluyor. Parça parça, darmadağın, güçsüz ve acılı. Gecenin ikisinde tam bu duygularla uyanıyorum. Hemen bir pastil, Parol, biraz zencefilli bal. Ateşim daha az bir önceki güne göre aslında. Yine de terliyorum ve duşa giriyorum.
Sonra belli belirsiz uyumak ve uyanıklık arasında sabah oluyor. Boğazımdan su geçirmek hayli zorlaşsa da tüm gayretimle kahvaltımı tamamlıyorum. Ney seki şu an gündüz Bedenim hakimiyeti ele almış görünüyor dayanabilme kapasitem geceye göre biraz daha iyice. Boğazımdaki ağrı şiddeti 6 civarlarında.
Dünden farklı olarak bugün biraz isal başlangıcı da var. Bu, iyi bir şey benim için. Beden atmaya çalışıyor kötülükleri içinden. Tat ve koku kaybı halen yok. İştah ise biraz daha az.
Son bir şey daha. Herkes şunu ye, bunu iç gibi şeyler öneriyor ya. Bugün düşünüyorum ki, çoğunun o kadar da etkisi yok. Bedenimizin bir iyileşme takvimi var ve onu uyguluyor. Aldığımız takviyeler ise binlerce yaralının olduğu yere konulan sadece 5 10 Kızılay çadırından ibaret. Geri kalanı placebo etkisi gibi. Sanırım önemli olan direnmeye çalışıp morali mümkün olduğunca yüksek tutmak.
Yarın görüşürüz.
Covid Günlüğü Üçüncü Kısım:
24-25 Şubat
Daha umutlu bir merhaba. Evet nihayet hastalık tepe noktasına ulaşıp hafif hafif inişe geçmiş görünüyor. Şu an biraz baş ağrısı dışında iyiyim diyebilirim. Boğazım bundan önceki günlere kıyasla bayağı iyi artık ağrı seviyesini 3 4 seviyesinde değerlendiriyorum.
Ama 24 Şubat günü son günlüğü yazdıktan sonraki saatler boğazım için yine korkunçtu bence. Covid boğazımda 3 evreli bir süreç izledi. İlk evrede sanki belediye bir çukur açmış da kapamamış gibi delik deşik garip bir his bıraktı anlattığım gibi. Dünkü günlüğümde anlattığım ikinci evrede ise tam bir savaş cephesi haline gelmişti. Covid ve beden tüm kozlarını orada paylaştığı için içeriden kor ateşler çıkıyor tam bir yangın ve yangınlar yaşanıyordu. O yüzden de çarşamba akşamı neredeyse hiç uyuyamamıştım. Bugün anlatacağım üçüncü evrede ise Savaş sona ermiş, hasar tespiti başlamıştı. O hasar ise dokunanı yakarım yarası olmuştu. Bir yaz günü uzun zaman güneş altında kaldığınız bir an varsa o sırada omuzlarınızdaki acıyı hayal edin. Adeta yukarı doğru ateş çıkar ve en ufak birisi dokunsa bile sanki iğne batmışçasına bir çığlık koparırsınız. O acı geçene kadar size rahat yoktur. Boğazım da sanki böyle bir güneş yanığına maruz kalmıştı. Ve en ufak bir yudum su bile içsem öyle bir acı oluyordu ki yutması tam bir zulüm haline gelmeye başladı. Bırakın suyu kendi tükürüğünüzü bile yutarken acı çeker mi insan? Şöyle anlatayım Sevda Bir bardak suyla parol getirdi bana, bildiğiniz su bardağındaki suyu 5 6 dakikada bitirebildim. Her yudum da su aşağı gidene kadar boğazıma binlerce iğne batırıyordu sanki. Hiç bu kadar çok pastil tüketmemiştim.
Neysek hastalık tortularını bırakıp geriye çekilmeye başladığı için ateş, titreme gibi belirtiler artık kalmadı bende. Dün gece de uyandım 3 gibi ama bu sefer bir pastil aldım, boğazımdaki sancıyı dindirdikten sonra 4 civarı tekrar uyuyabildim. Bugünüm ise Boğazdaki yutkunmayı yavaş yavaş yeniden öğrenmemle ve bolca bilgisayarda bir şeyler yapmakla geçti. Artık Covid kendini sıradan bir soğuk algınlığına bırakmış gibi duruyor. Zaten gün içlerinde beden bir şekilde idare etse de galiba akşam ve gece gücü azalıyor ya da ne oluyor bilemiyorum, direnmesi zorlaşıyor. Bunu daha bir idare edebilirsem sanırım bu sürecin de sonuna gelebilmiş olacağım.
Sevda bugün biraz daha sıkıntılı geçirdi günü. Onda daha çok bel bacak ağrıları, ateş, hafif titreme gibi belirtiler oluyor ama gün içinde biraz uyuyunca daha iyice şimdi.
Sanki görmemişin bir covidi olmuşçasına yazıyorum bunları ama yazarken de anlıyorum ki, bu mikrop herkeste farklı bir şekilde kendini gösteriyor. O nedenle bu satırlar bir katkı olsun deneyimlerin dile gelmesine diye burada.
Umarım bundan sonraki bölüm günlüğün son bölümü olur.
Covid Günlüğü 4. Kısım: Referans Değeri Negatif. 25 Şubat 6 Mart.
Umarım bundan sonraki bölüm günlüğün son kısmı olur demişim 25 Şubat günü ama bu sonun gelmesi için daha 10 gün beklemem gerektiğini bilmiyordum o zaman. Kendimi gayet iyi hissetmeye başlamıştım. Boğazımdaki ağrı ve o korkunç batma hissi kaybolmaya başlamıştı. Yeniden bir şeyleri acı çekmeden yutabilmek harikaydı. 25 Şubat gecesi ilk kez deliksiz uyumuşum gece 11’den sabah 10’a kadar. O zaman tamam diye geçirdim içimden. Bedenim savaşı kazanmış dinlenmeye çekilmişti sanki. O cesaretle 6 gündür ara verdiğim spora yeniden başladım hafif bir şekilde 26 Şubat Cumartesi günü. 27 Martta yarı maraton var ve beni hastalıktan çok düşündüren altın hazırlanma günlerimi kaybetmem oluyordu aslında. O nedenle kendimi bir denemek istedim ve koşu bandında 12 dakika 2 Kilometre kadar koştum. Güzel, Göğsümde ve nefesimde ciddi bir zorlanma hissetmemiştim. Zaten okuduğum hastalık sonrası spora dönüş yazılarında 10 dakikayla başlayıp gün gün tempoyu arttırarak 1 haftalık bir zamanda eski antrenmanlara dönülmesi belirtiliyordu. Bu doğrultuda pazar günü 3, pazartesi günü 4 Kilometre koşarak yavaş yavaş kendimi toparlamaya çalışıyordum.
28 Şubat günü artık karantina sürem resmen dolmuştu. Dışarı çıkabilirdim. Bu arada Covidle ilgili sadece boğazımda bir kaşıntı ve kaşıntı nedeniyle özellikle geceleri oluşan küçük bir öksürük kalmıştı. Bir çeşit gıcık gibi boğazım kaşınıyor onu kaşımak için de sanki öksürüyordum. Sevda’nın işi ise tam bir grip gibiydi burnu tıkanmış hafif öksürükleri oluşmuştu. Bunlar halen devam ediyor azalmakla beraber. Biraz halsizlik de var Sevda da.
Pazartesi sabah hemen ilk işim ilke sağlık merkezine gidip test yaptırmak oldu. Negatif çıkacağıma çok emindim neredeyse. Ama akşam saatlerinde boğazımda hafif bir ağrı da yok değildi. Ve saat 18 civarı beklemediğim o sonucu gördüm: Referans değeri pozitif. Size bir şey söyleyeyim mi, Covid olmaktan daha çok sinir etti bu haber beni. Ya hiç negatife dönemezsem ne olacaktı? Derslerimi nasıl yapacaktım? Hemen bir internet araması yapınca benim durumun çok da nadir olmadığını gördüm. Uzun süre negatife dönemeyenler vardı. Derken bir iki tanıdıktan da öğrendim ki, kimi 9, kimi 10 kimi 14. Günlerinde negatife dönmüşlerdi. Uzmanlar ise ilk 7 gün sonrası test pozitif olsa bile belirti göstermiyorsak, bulaş özelliğinin ortadan kalktığını bu yüzden maske, mesafe kurallarıyla dışarı çıkmamızda bir sakınca olmadığını söylüyorlardı araştırdığım kadarıyla. Yine de içimdeki şüpheyi atamadım. Çarşamba ve perşembe günü derslerim vardı ve 50 60 kişiyi riske atarım diye endişe etiğim için bu hafta da dersleri çevrimiçi yapma kararı aldım.
2 Mart Çarşamba sabahı, bu sefer Sevda ile tekrar test vermeye gittik. Sevda’nın karantina süresi de bugün dolmuştu. Benim sonuç yine pozitifti. Sevda’nın ise testini değerlendirememişler bir hata olmuş. Test pozitif ama tüm belirtiler kaybolmuştu artık. 14 günlük süreyi beklemeye karar verdim tekrar tam olarak hayata karışmak için. Sonrasında test sonucundan bağımsız olarak dışarı çıkacaktım.
Bu sırada ise boş durmadım. En azından Evdeki koşu bandında maraton hazırlıklarına devam edebilirdim. 2 6 Mart arası her gün 8 ila 10 kilometre koşarak hastalık öncesi performansıma epeyce yaklaştım. Artık öyle ya da böyle maratona katılabilirim.
Bu esnada Sevda’nın belirtileri bana göre daha çok devam etti. İlginç bir şekilde Covid bende 6 gün şiddetli bir şekilde bir savaş gibi seyrederken, Sevda da çok daha uzun ama sakin ve basit bir grip gibi ilerledi. Onun sesinde hala o grip hissi duruyor mesela.
Neyse 6 Mart, yani bu sabah tekrar test vermeye gittik Ümraniye Eğitim ve Araştırma hastanesine. Döndük, bir kahvaltı ve Netflix Pera Palas’ta Gece yarısı dizisinin sonu. Sonra bugünkü sporum. Çıkışta Sevda diyor ki, benim test yine pozitif. Hala azalsa da belirtileri devam ettiği için aslında bekliyorduk bu sonucu. Büyük bir umutsuzlukla açtım E-nabız uygulamasını. 6 Mart T.C. Sağlık Bakanlığı Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi Halk sağlığı hastane ziyaretine tıklama, Detayı görüntüle ve sonuç: Covid 19: Değer Normal, Referans Aralığı: Değer: Negatif 6 Mart 2022.
İşte dostlar 21 Şubat günü başlayan bu hastalık deneyiminin ilk bir haftası gerçekten hasta, ikinci haftası da pozitif olarak geçti ve gitti. Geçip gitmiş olur umarım. Sevda halen pozitif olsa da tahminen o da Çarşamba veya Perşembe negatife dönecek diye umuyoruz. Dedim ya herkeste farklı seyreyliyor bu menem şey diye. Hakikaten öyle oldu. Aynı evde ben ve Sevda bile farklı süreçlerle geçirdik Covid virüsünün etkilerini. Sizler de 7 gün sonunda negatife dönmezseniz benim kadar endişe etmeyin. Öyle ya da böyle dönüyorsunuz. Dönmeseniz de artık hastalık etkisini yitirmiş oluyor. Herkese sağlıklı hissettiği ve sağlık nedenli engellenmediği günler.