Kategoriler
Yüreğimden ve Aklımdan Damıttıklarım

İç Döküş

Evde yarı açık duran bir kapı, kapatılmayan bir mutfak tereği, Başkası geldiğinde yeri değişen şarj aleti. Bugünkü pazartesi koşusu tüm bunların üzerine gelen son bir damla oldu sanırım içimde ve bir şeyler koptu sanki. Bu bir akademik veya fikir yazısı değil. Amacı ne bilmiyorum. Yalnızca bir iç döküş…

İş çıkışı sonrası güzel bir pazartesi havasında yine Şaşkın bakkalda buluştuk Beat Monday koşu gurubuyla. Her şey yolunda. Karşılaştık tanıdıklarla. İlkay abi de burada, Zaman zaman bana eşlik eden Efe de gelmiş, daha ne isterim bu güzel akşamda!

6 K 5,30 hedefiyle başladık koşmaya. Her zamanki gibi, Cadde bostan Migros öncesi saçma sapan biçimde çalışma olduğu için yine sahilden çıkıp bir süre yol kenarına çıktıktan sonra tekrar döndük alana. Birkaç aydır orası böyle kapalı. Ondan alıştım artık buna. Tam hızımı alıp devam ederken grupla koşmaya, ileride bir baktık ki, yine kapanmış sahil yolu var başka bir çalışma.

İşte filmin sonu. Bardağı taşıran o meşhur son damla. Aslında her gün bir yerlerdeki basit bir çalışma. Diyebilirsiniz ne var ki bunda? Âmâ başlatmadı mı küçücük bir kıvılcım birinci dünya savaşını Saraybosna’da?

Evet arkadaşlar, derdim sağda soldaki zamansız ve plansız çalışmalar değil aslında. Tüm bunların hayatımda yarattığı beklenmedik değişikliklerin getirdiği yorgunluk ve tolere edememe hali. Lafı basit sokak düzenlemelerinden açmışken biraz oradan devam edelim. Tam evinizden çıkarken bahçe kapısını yarım bırakabilir mesela iş bilmezin teki. Her gün yürüdüğünüz kaldırımda kaptırıp giderken önünüzü kesebilir bir inşaat iskelesi. İleride bir başka sokağa dönersiniz, evden eşya taşınan bir kamyon engeller sizi. Kapağı bir metroya atıp kılavuz izden başlarsınız yürümeye, oh be rahatım artık diye düşünmeye fırsat kalmadan tam iz üzerine konan bir su bidonu çelmeler sizi.

Üzgünüm yalnızca sokak engelleri bozmuyor rutini. Açıp keyifle bir video izlemeniz bile sorun olur bazen değiştiremezsiniz oynatma hızını. Alışveriş için her gün kullandığınız bir uygulamayı açarsınız, bir de bakarsınız ki, güncelleme almıştır uygulama geçemezsiniz bir türlü sözleşmeyi kabul etme adımını. Dur bir haberlere bakayım dersiniz, ulaşılmaz olmuştur haber sayfaları güncelleme sonrası.

Sonra iş yerinizdeki yazılım değişir birden hiç dahliniz olmadan. Bir URL değişir size hiç sorulmadan. Birden yeriniz değiştirilir fikriniz bile alınmadan.,

Yorgun argın eve gelirsiniz, sizi ziyaret eden bir yakınınız başka bir tereğe kaldırmıştır her gün kullandığınız bardağı. Bulamazsınız bir türlü aradığınız tencere ve tavayı. Hadi bir televizyon izleyeyim dersiniz, zaten hiç erişilebilir olmayan kullandığınız platform değiştirmiştir kanal sıralamasını, alışayım buna derken kaçırırsınız canlı yayını.

Moral bozucu koşu sırasında başta bunlar geçmedi aklımdan. Bolca kendimi suçladım ve değişen koşullara neden bu kadar tepki verdiğim için kızdım kendime. Hala da kızıyorum. Şartlara göre yeterince esnetemiyorum sanırım kendimi. Önüme çıkan ilk engelde mücadele yerine isyan edip çabuk küsüyorum her şeye. Belki bu benim kişisel çözmem gereken bir psikolojik sıkıntı, belki yaş almanın getirdiği bir yılgınlık başlangıcı.  Ama diğer yandan da biraz haksızlık ediyor olabilirim sanki kendime karşı. Ben, sen ve yeti farkı olan herkes her gün yaşıyor deminden beri saydığım onca şey ve çok daha fazlasını. Belki kimi benim gibi suçluyor kendini, kimisi daha çok direniyor zorluklara karşı. Abuk kişisel gelişim kitapları pompalarken özgüven, azim ve inancı, Çoğu zaman sorgulatmıyor hiçbirimize normal ve sağlamın dayatmasını.

Evet belki ben ve farklı sebeplerle birçok kişi için rutinler bir tık daha önemli. Evet kimimiz için alışkanlıkları belki çok daha değerli. Yalnız tüm bunlar her gün düşünülmeden, bizi kale bile almadan çiğnenince sürekli, bozuk olanı kendimiz belleyip bırakıyoruz sorgulamayı sistemi. Ey, kendini sağlam, beni bozuk diye çağıran düzen, hakikaten tek değişmesi gereken ben mi?

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir